BARLA’CA SÖZLÜK
Sözlüğün tamamı sitemiz üyelerinden Cahit ÜNCÜ tarafından hazırlanmıştır.
aşık: eskiden yaygın bir oyunda kullanılan keçi veya koyun ayak eklemi kemikçiği
aşık oyunu : aşıklarla oynanan oyun
abbak : ak,beyaz
apabbak : bembeyaz
arpa gogganı : kepekli arpa unundan yapılmış sert ama çok lezzetli ekmek
avkulamak : büyük köpeğin gücüyle küçük köpeği altedip ezmesi
a(ğ) : tarlaları ayıran sınır yükseltisi
aleymizahman : gökkuşağı
ayvadana : güzel kokulu bir yabani ot
akbubecci : beyaz papatya
andat : harman aleti
aleddirik : pille çalışan el feneri
ağmak : yüksekçe bir yere tırmanmak
akşam gavil,sabah savul : akşam söz verip sabah cayma halinde söylenir
alız : zayıf,güçsüz
ardılmak : birinin veya birşeyin üstüne çıkmak,asılmak
aygabak : umacı,korkunç yaratık(çocukları korkutmada kullanılır)
biniyet : hamur veya ekmeğin fırına g.türülüp getirildiği özel yapılmış oluklu tahta
büylek : büyükbaş hayvanları sokarak adeta çıldırmalarına sebep olan bir sinek
biyoo : bir kere,bir defa
bicik : meme,göğüs
büzütmek : soğuktan titreyerek küçülüp kalmak
babıccı : uğur böceği
burma : hayvanların kışın yediği,burkularak sıkıştırılmış ot yumağı
bahana : hayvanların yem yediği tahta yemlik
buçuklaa : şinik’in dörtte biri
balık élemek : balığın pullarını ve karnını temizlemek
boyunduruk : çalışırken öküz veya katırın boynuna geçirilen ağaç çember
badalbayrak : karmakarışık,birbirine girmiş
cibindirik : sivrisinekten koruyan küçük çadır
ciyindirik : pekmez,un ve haşhaştan yapılan tatlı
çapak : sazan balığı
çel : yaramaz,afacan çocuk
çiyil : kumdan biraz büyükçe taş parçası
ciş : yeni,gıcır gıcır
cı(ğ)gıdık : gerekli gereksiz konuşan,ciddiyetsiz
cımcık : sırılsıklam ıslanmış olan
corleşmek : bir yerde buluşup toplanmak
çakıldak : ishal koyunun bacakları arasındaki gübre yapışıkları
çavgun vurmak : yağmurun eğimli ve şiddetli olarak camlara vurması
çimidin : küçük yayvan tabak
çelme : yakmak için kesilen odunun boyutunu tarif eder
çepirlik : taşlık,topraksız yer
çelermek : taşı yiyen yılan veya kelerin ölmek üzere kıvrılıp kalması
çördük : turşuya koku vermek için kullanılan güzel kokulu ot
çebiç : oğlağın büyümüş olanı
çirk : balıktan ayıklanan barsak,solungaç gibi yenmeyip atılan organların tümü
daş aşığı : taşlarla oynanan aşık oyunu
dalaz : gölde ani rüzgarla çıkan ve kıyıya inmeyi zorlaştıran tehlikeli dalga
dömbelti : ortalıkta göze gönüle hoş görünmeyen çıkıntı,eşya
deşdivan : tarla ve bahçeleri koruyan bekçi
dığamak : rakip oyuncunun elindeki (herşeyi) kazanıp almak
düyen : altındaki keskin taşlar vasıtasıyla ekini buğday-saman yapma aleti
do(ğ)uzörü(ğ) körü : elinin körü anlamında tersleme sözü
doğucu olmak : eşeklerde görülen bir hastalık hali
diline virdetmek : devamlı aynı sözü söyleyip durmak
dolama : parmakta çıkan ağrılı ve iltihaplı hastalık
dürütmek : uydurmak,yoktan ortaya çıkarmak
do(ğ)uz doğrusu gitmek : söylenenleri kulak ardı edip kendi bildiği şekilde gitmek
dayak yasırı : dayağa alışık,dayağa düşkün olan
dergi : harman aleti
dirgen : harman aleti
düydü : keser,çekiç gibi aletlerin çivi çakan tarafı
düyülmek-1 : sert darbe yüzünden deri altında oluşan şişme ve sertleşme olayı
düyülmek-2 : yutarken boğazına durmak
daban halısı : odaya döşenen 6 metrekare veya daha büyük halı
dalya : kiremit ve taşlarla oynanan eski bir oyun
davşan göce(ğ)i : tavşan yavrusu
érez : Eğirdir gölünde nesli tükenmiş lezzetli bir balık cinsi(salamurası meşhurdu)
elee! : amanıın!,vah vah!
eleh! : kendi veya başkasının canı yandığında söylenen bir nida
ellalem : galiba,herhalde
ebişmek : birinin sırtına binmek
e(ğ)ginaşşaa : aşağıya doğru
énel : ekin biçerken her işçiye biçmesi için verilen kısım
eksi : yarı yanmış yarı yanmamış odun
emadene : birdenbire,ansızın
erdak : herhangi bir oyuna ikinci başlayacak olan oyuncu
érmek : meyvenin olgunlaşması
esirekli : başına estiği gibi kontrolsüz hareket eden
essah : sahi,gerçek
evelde : tevekkeli
evinneşmek : ekinlerin başak yapmaya başlaması
eyatlı : eğreti,kırılıverecek gibi duran
éyene : sahiden,gerçekten(yalanım yok anlamında yemin gibi kullanılır)
eksıranı : demirden yapılmış hamur sıyırma aleti
eli böğründe : yapılarda yük taşıyıcı ağaca destek veren yan dikme,payanda
fıldırdak : pervane gibi hızla dönen yuvarlak tahta veya teneke parçası
fışgı : yumuşak ve pis kokulu gübre
fi(ğ)gilifistan : yaren arkadaşları arasında oynanan zevkli bir oyun
fol : tavuğun daha çok yumurtlaması için yapılmış yumurta benzeri taş veya toprak
gındallı : üzerinde kırmızı renkli birşey bulunan
gırık : evli kadının dostu,sevgilisi
gırpık : halı işlerken kırpılmış yün iplik yumakçıkları
ga(ğ)ırmak : ağacı zorlayarak eğmeye veya kırmaya çalışmak
gurk olmak : tavuğun civciv çıkarma sürecine girmesi
goyak : koyun veya keçilerin sığındığı yer
goklangozak : salyangoz
gurma balık : tuzlanmış,salamura balık(her evde bulunurdu)
günaşık : ay çekirdeği
goruk : üzümün tadlanmamış ham hali
gün vurmak : çok sıcak havada güneşin meyveleri yakması
gavinne : Eğirdir gölünde nesli tükenmiş lezzetli bir balık cinsi
göde : iri,şişman
göz : gölde yüzenler için tehlikeli delik
gılik : ardıç gibi ağaçların leblebi büyüklüğündeki meyvesi
ge(ğ) : sürülmemiş tarla
ganare : ağzı yüzü yemek bulaşıklı
galgımak : olduğu yerde zıplamak
garı(ğ)golanı : at veya eşeğin semerini tutan ve hayvanın karnını saran kuşak
garnevit : istakoz
geşdengeyin : geç vakitte(geceleyin)
gıncırık : binenlerin döndürüldüğü tahterevalli çeşidi
gındır : sazan balığının en ufağı
gıyneştırmak : kapı veya pencereyi hafif aralamak
gicimik olmak : allerji yapan birşeyden dolayı kaşınmak
gidişmek : vücutta bir yerin kaşınması
gök : olgunlaşmamış,ham(meyve)
göynümüş : çok fazla olgunlaşmış,çürümek üzere olan meyve
gumnamak : büyükbaş hayvanların doğurması
güdük gütmek : oyunda ebe olmak
gebelekli : küçük küçük sürekli öksürüp duran
göbelek : badem ağaçlarında asalak bitki olarak çıkan ökseotu
geven : hayvanların sevdiği dikenli bir ot
gevgen : büyükbaş hayvanları sokan arıya benzer haşere
gümnü : içine turşu,yağ gibi yiyecekler konan ufak kiremit küp
güğüm : ağzı daraltılmış saplı bakır su kabı
gırkım : koyun-keçi gibi hayvanların tüylerinin topluca kesildiği törensi toplanma
gısgeç : birşeyi kıstırmaya yarayan şey
gıseç : kıskaçlı bir böcek
girivat : gölgeliğinde oturulan üzüm asması
gölle : haşlanmış buğdaydan yapılan yiyecek
hardal : sarı çiçek açan bir yabani ot
horsunmak : çekinmek
hayat : evin ön kısmındaki toprak balkon(altı ahır olarak kullanılır)
heyallamak : şüphelenmek,birşeyler sezinlemek
hom : rüzgar olmaksızın gölde oluşan salınım dalgası
hers : hırs,tamah
horta etmek : şaka yapmak
hüdüde : hayvan yüreği
ığalını almak : toprağın bellenecek hale gelmesi,kabarması
ımık : gölün rüzgarsız ve dalgasız hali
ildal : gözle görülür-görülmez arası,güçlükle görülebilen
irizlemek : kapı veya pencerenin mandalını sürerek kitlemek
itlak : herhangi bir oyuna ilk başlayacak olan oyuncu
imaneşman : adamakıllı,iyiden iyiye,çok tasasız ve rahat,acelesiz
ince hastalık : verem hastalığı
inme inmek : bir tarafına felç gelmek
idare : fitilinde gazyağı yakılan ev içi lambası
ilan : yılan
ilan bıçağı : dere kenarlarında yetişen yabani bir ot
ilkilmek : toprağın emmemesi halinde suyun birikip kalması
köpek ilmesi : çok sivri dikenleri olan maki cinsi ağaççık
kelle : 6 metrekareden daha küçük halı
kekri çeşme : suyu yavan olan çeşme
kelik : ayakkabı veya terlik eskisi
kelten : sazan balığının az ufağı
kizir : sert olmayan bir kaya cinsi
kizirmeye aldırmak : bahçenin taştan temizlenmesi amacıyla derince bellenmesi,kazılması
kücü : halı işleme tezgahındaki ince ağaç
kile : dört şinik miktarı
köme : çok sayıda aynı cins maddenin bulunduğu grup(meyve,taş vb.şeyler için)
küsdüre : tahtayı düzgünleştirme aleti
kürnemek : hayvanların ağaç altı gibi bir yere toplanması
loda : dalından toplanmış meyvelerin tarlada biriktirildiği küme
lüküs : gazyağıyla çalışan pompalı güçlü aydınlatma lambası
lillime : taş ile oynanan oyunlarda kullanılan yassı taş
lemberlep : ağzına kadar dolu olma hali
meccanen : ücretsiz,karşılıksız
mısmıtıl : tastamam,mükemmel,oldukça iyi
mobalı(ğ)ı çékén! : vebalini üzerime alayım!
müsandere : oda içinde bulunan yüksekçe raf,eşyalık
mam : taşlarla oynanan eski bir oyun
mısmıs : sessiz sessiz kendi halinde duran,kimseye faydası olmayan kişi
mudul : öküzleri hızlandırmak için yapılmış ucu çivili uzun değnek
mıncımıncı sallamak : eski dam evlerin bacasından iple sepet sarkıtarak yiyecek istemek
namazlaa : seccade,namazlık
nüzül : felç
ofurtmak : sahibinin canını yakmasından dolayı hayvanlarda oluşan korku
ok : yapılarda yük taşıyan kalın ve uzun ağaç
ö(ğ)üzleye yatmak : gelen birine karşı pusuya yatmak
öğendire : uzun değnek
ötürekli : ishal olan(daha çok karşısındakini kızdırmak için söylenir)
öğürleşmek : ????????????(ben de bilmiyorum,bilen varsa açıklasın)
per almak : halı tezgahının arada bir yüksekliğinin ayarlanması
püse : ağaçların yapışkan salgılarından yapılan yapıştırma maddesi
parpa yemek : birinden azar işitmek
punta : zatürre hastalığı
seyitmek : koşmak
si(ğ)nenmek : saklanmak
so(ğ)gak : herhangi bir oyuna son başlayacak olan oyuncu
söyen : ağaç sırıklardan veya tahtalardan yapılmış çit
sücüllü : kılık kıyafeti dökük,pejmürde
sümeşik : aptal gibi duran
sünüpeli : aptal gibi davranana sitem ederek söylenir
sümaneke oynamak : geceleyin uzaklarda şimşek çakması
sırtarmak : köpeğin dişlerini göstererek saldırması
süsmek : boynuzlu hayvanların tos vurması
süsgen : çok tos vuran hayvan
sirke : bit yavrusu (bildiğimiz sirke anlamında da kullanılır)
sirken : bir yabani ot cinsi
sayvant : gölgeliğinde oturulan üzüm asması(daha özenerek yapılmış olanı)
sa(ğ)sı kokmak : bir yiyeceğin eskilemiş gibi kötü kokması
sağaz : işlerinde sağ elini kullanan
sahın : yayvan tabak
si(ğ)irsi : zor kesilen,zor ısırılan,süngersi
sundurma : toprak damdan uzanan,tahtalardan oluşan yağmurluk,gölgelik
su yutgunu : su emmiş,yaş(suçundan dolayı hiç konuşmayan kişi için de kullanılır)
sıraz : Eğirdir gölünde nesli tükenmiş yağlı bir balık cinsi
sırnaşmak : sevimsiz bir şekilde birine musallat olmak
sırneşık : sevimsiz bir şekilde birine musallat olan,adeta yapışan
siyder : balık avlamak için yapılmış suya basma ağ
şepit : köpeğin yemesi için özel yapılmış ekmek parçası
şemeddirik : balık avlarken kullanılan küçük şamandra
şinik : buğday,ceviz,nohut gibi kuru gıdaların miktarını ölçmeye yarayan ölçü birimi ve alet
şaldır şuldur : çok bol olan giysinin durumu,üzerinden dökülme hali
tabaka : içine tütün konan yassı metal kutu
terlentelef olmak : tamamen telef olmak,hiç kimsenin faydalanamaması
tınaz : biçilmiş ekinlerin toplanmasıyla oluşmuş ekin tepeciği
tırsımak : çok korkmak
tille : ata veya eşeğe eşya yüklemeye yarayan semerdeki urganın uzantısı
te(ğ)girek : yün eğirmeye yarayan alet
turunç : baharda çıkan güzel kokulu bir yabani ot
te(ğ)gerlek : çember gibi yuvarlak
toparlak : top gibi yuvarlak
tavsumak : bir işin vaktinin geçmesi(çiçeklerin solması anlamında da kullanılır)
tonç : iki tarla arasındaki yükselti
tosbaa : kaplumbağa
téhéné : zahar,bu sebeple
tersemtebbet : tam ters yönde olma hali
tü(ğ)gümek : duvar gibi hafifçe yüksek bir yerden atlamak
uğrulanmak : toprağın bellenecek hale gelmesi,yumuşaması
ürgün : karnı çok şişkin,gazlı olma hali
ünnemek : birini bağırarak çağırmak
ümmen derya : bitmez tükenmez su,deniz derya
üyünmek : suyun sessizce bir delikten girdap yaparak akıp gitmesi
üyünüp gitmek : bir yerine taş değen birinin acıyla kıvranıp durması
ütmek : rakip oyuncunun elindekileri kazanmak
vıddırıvızzık : eften püften,işe yaramaz
vay nisli vay! : bilinmesi gereken çok basit şeyleri bile bilmeyenlere denir
vay gahbecik vay! : hayretsin yani! demek için kullanılır
velesbit : bisiklet
viri-viri-viri! : hayret ve şaşkınlık nidası(çokluk hissi verir)
vöö..! : hayret ve şaşkınlık nidası
yağanmak : bir nesneyle vuracak gibi yapmak
yağuncumak : açlıktan midenin kazınması
yalabık : kaygan,parlak yüzeyli
ye(ğ)nicek : hafif meşrepli,ciddiyetsiz
ya gahbenalı ya! : hayret,bunu da mı yapabildin! der gibi birşey
yaba : harman aleti
yağrı ağrımak : kürek kemikleri arası ağrımak
yağır : semerin hayvanın sırtında açtığı yara
ye(ğ)işmek : güreşmek
yuğgu daşı : yağmurdan akmaması için toprak damda gezdirilen silindirik ağır taş
yüklük : yatak ve yorganların kaldırıldığı dolap
yüklü : hamile
yületmek : saçı veya sakalı kestirmek,traş olmak
yoşumak : eskimek(kumaş için kullanılır)
yoşuk : eskimiş kumaş,elbise
yunak : suyun kayalarda oymuş olduğu,çobanın koyunlarını yıkadığı doğal havuz
yığın : biçilmiş ekinlerin toplandığı ilk ekin yumağı
zabbak : aptal,bir işi beceremeyen,bilemeyen
zıllı : ebediyyen
zeykir : atın veya eşeğin ayağında bulunan ala renkli çizgi
zeccade : namazlık için dokunmuş ufak halı